Aç herkese açabildiğin kadar sineni; ummanlar gibi olsun.

İnançla geril ve insana sevgi duy,

kalmasın alâka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül.
 


CANIM BABAM NECATİ KAPICI ve
GÜLER YÜZLÜ CÖMERT MURAT’A

 

     1997 yılının ilk günleri idi. Sevgili babamın beyin tümörü olduğunu öğrendik. Bu bizim için yıkım olmuştu. Çünkü, ağzından tek bir kötü söz çıktığını duymadığımız, esnaf olan babam kendisini en çok yaralayan insanlar için bile, tek kelime kötü söz etmez dükkanında kullandığı tartısını müşterilerin aldığı kısmın hep ağır olmasına dikkat ederdi. Bu kadar güzel bir insana, bu hastalığın ceza olduğunu düşünmüş, neden bu kadar kötü insanlar varken benim babam demiştim.Tedavi için Ankara’ya götürdük. İkinci evimiz olan ebedi dostlarımız olan Kadir abi ve Perihanların evine gittik. Bir dizi ameliyatlar, tedaviler olmasına rağmen canım babamı kaybettik.
  

     Göçmen Kuşlar kitabını okuduğumda anladım ki, sevgili babama verilen bu şifasız hastalık babamın günahlarına kefaret için Rabbim tarafından verilmişti. Vefat anında babam sanki yanına uzun süre görmediği birileri gelmiş gibi davranışlar sergilemişti. Ölen üç evladı gelip, inşallah babamı cennet köşküne götürmüştür. Çünkü vefatından bir hafta önce sürekli camın önüne gelen çok güzel kuşları gösteriyordu. Babamın vefatından sonra o kuşları hiç görmedik.
 

       Ankara’ya babamın şua tedavisi için gittiğimiz sıkıntılı günlerimizde yanımızda Kadir abi ve Perihan hanım vardı. Babamın tedavisi bitmiş Kastamonu’ya dönecektik. O hafta okullar tatil olmuş, bizi çok seven sevgili yavrumuz Murat da bizimle Kastamonu’ya gelmek istemişti. Ben biraz çekinmiştim. Çünkü Murat ailesinden hiç ayrı kalmamıştı. Acaba anne ve babası olmadan onu mutlu edebilir miydim? O’nu gözünden sakınan annesi, ben sana güvenirim gidin bir hafta sonra da biz gelir alırız demişti. Karar verilmişti. Muratım bizimle geliyordu. O günü hiç unutamıyorum. O kadar heyecanlıydı ki, o güzel zeytin gözlerinin içi gülüyordu.Muratcığım zor da olsa babası, annesi ve kardeşi ile vedalaştı.

     Perihancığım bize yolda yememiz için yolluklar hazırlamıştı. Çankırı yakınlarında hem biraz dinlenip hem de poğaça ve böreklerini yiyelim diye mola verdik. Ben sofra hazırlarken, Muratım etrafı inceliyordu. Hemen ileride dere kenarında koyun otlatan çoban dikkatini çekmişti. Hiç durur mu hemen koştu onunla tanıştı ve sohbete başladı. Ben de yiyecekleri hazırlamıştım. Yanımıza geri geldiğinde gözlerimin içine bakıyordu. Ne demek istediğini anlamıştım. Çünkü hiç bir şeyi yalnız yemez ne yerse yesin mutlaka çevresinde kim varsa onların da tatmasını isterdi. Bizdeki olanlardan hemen birşeyler hazırlayıp verdim. O kadar mutlu olmuştu ki sevinçle koşup, çobana verdi, hatta yiyinceye kadar yanında bekledi. Yanımıza geldiğinde mutluluğu görülmeye değerdi.
 

      Ondaki başkalıklar o kadar çoktuki hangi birini anlatayım. Tüm anılarımız paylaşmaya, sevgiye dairdi. Cennet için özel yaratılmış olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Cennet bahçelerinden bile, onlarca güzelliğin temellerini atıyor, biz seni çok sevdik dünya günlerinde sen de bizi severmisin ahiret günlerinde! Canım Muratım inşallah bizlere de şefaatçi olursun. Ruhun şaad olsun, inan her an kalbimizde yaşıyorsun.

                                                                                                                                                                                          Süheyla SALCIOĞLU
                                                                                                                                                                                             KASTAMONU

 

 
 SOL YANIM ACIYOR ANNE
 

Merhaba anne, yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali ‘Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder’ demişti de
Onun için söylüyorum, geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık Anne sağım neresi, solum neresi.
Hani geçen geldiğimde “şuram acıyor işte şuram” demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum, şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi, yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, “hadi yavrum sınıfa” dedi.
Ben de ağladım, ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
“Düştüm dizim çok acıyor” dedim yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim, babam ‘ben bilmem ki kızım’ dedi.
“Bari okula sen götür” dedim, ‘kızım, iş’ dedi.
Bende “banane dedim, ağladım, ‘kızım, ekmek’ dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep ‘annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş’ dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Anne her gelişimde aldığım topraklarını şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan, öğretmen anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne, hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum, kağıda böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne, toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne, işte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim, anne çook...
                                                                                    M. ÖZTÜRK

 
 
 
"Ey kardeşim, sana yaptığım tavsiyeyi aklında tut, kaybolmama-sına dikkat et.
Ölümü özüne sevdir, nasıl olsa gelecektir."
                                                                                                 Hz. Ebubekir