"MURAT'IM SEN MELEKLERİN ÖZLEDİĞİ GÜZELLİKSİN"
 

 

 

CENNET ÇOCUKLARI ve BULUTLAR

      "Rahat burada cennet çocukları"

        Cennet çocukları belki de en çok bulutlara benzer. Cennet için seçilmiş bu rahmetli çocuklar rahmetin güzelliğiyle donanmış olan bulutlarla öylesine içten bir iletişim kurmuşlardır ki...Bulutlara bakarak cennet yolculuğuna başlarlar ve katılırlar kervana. Bulutlar da sıkıntı çeker yağmura dönüşmek için. Müthiş bir yağmur öncesi dönüşüm sancısı, susuz kalmışlara ulaşma isteğinin vecdi. Ne kurşunlar etkileyebilir bulutları ne özgürlük düşmanlarının tel örgüleri. Bir coşkunluğun, bir devanın, bir ilacın adıdır bulutlar. Cennet çocuklarının imdadına koşarlar; konuşunca da iyi konuşurlar.

          Cennet çocukları o deruni hüzünleriyle, o temiz bakışlarıyla en çok bulutların dilinden anlar. Haber getirircesine meleklerin arkadaşlarından   sessiz, sıcak akar bulutlar. Yemyeşil bahçelerden, negis kokulardan, tatlı esintilerden, cıvıl cıvıl mutluluktan. Birbirine selam verince de bulutlar, gökgürültüsü ile de bir cennet haberi ulaştırır çocuklara. Yeryüzünde bu sesten ürkmeyen varlıklar cennet çocuklarıdır; bir de çocuklara benzeyecek kadar saflaşmış, arınmış büyükler. Çocuk arınmışlığından uzak olanlar, gitgide uzaklaşanlarsa şaşkın ve korkuludurlar. Hele hele isteyerek ‘şeytanın tuzağına düşmüş zalimler' çocukların cennete gitmesinden, onların anne babalarına teselli vermesinden, mahzun kalplerinin okşanmasından tedirgindirler. Onlar gökgürültüsünden yalnızca ürkünçlük dilini okurlar. Herşeyin birbirine düşman olduğunu sanırlar, her tarafın müthiş cenazelerle dolu olduğunu. Bulutların söylediğini sahiden işiten cennet çocuklarıdır. Yunus'un dertli dolabı gibi inler durur onlar. Bir de onların dertli ana babaları

Dolap niçin inlersin, derdim vardır inilerim
Ben Mevla'ya aşık oldum anın için inilerim
Benim adım dertli dolap suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap anın için inilerim

Suyun alçaktan çekerim dönüp yüksekten dökerim
Görün şu ben ne çekerim anın için inilerim
Ben bir dağın ağacıyım, ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevla'ya duacıyım anın için inilerim

           Böylece bir name tutturmuştur çocuklar ve kolu kanadı kırılan ana babalar. Kalbinin meyvesi koparılan ve sabretmeyi bilen, ölümden sonrasını okuyan ana babalar. Cennet çocukları bu dünyadan ayrıldığında bulutların gözyaşı dökmesi yetimane hüzünden değildir; ayrıdır onların hüzünleri. Bulutlar iyi bilirler çocukların güller şehrine gittiğini. Çocukların yollarına güller serilidir. Gül kokulu ormanlara düşer zaman, gül alınıp gül satılır çarşılarında, gül yüzlü insanlardan başkasını göremezsiniz orada. Bir elinden Abdulkadir Geylani tutar çocukların, bir elinden İmam-ı Gazali. Kahvaltı sofrasında karşılarında Mevlana vardır, yanlarında Yunus, Şeyh Galip. Orman yolunda gezintiye çıkmak istese yanında Talha. Sabah ezanlarının güzelim ahengi, gülden ‘terazi' kuranların inanılmaz ihtişamı. Dünyadayken ömrü ‘gönüller yapmak'la geçenlerin, yemeyip yedirenlerin, içmeyip içirenlerin omuzlarına konan şefkat güvercinlerinin beyazlığı. Güzel sözlerin altından akan zerafet. Yoksul olduğu için horlanan, Ebu Cehil'in putlarına tapmayan, oturduğu odada Kitap bulunduğu için ayaklarını uzatmayan, herşeyin ‘pranga'ya vurulduğu dönemlerde Kainatın Efendisi(SAV)'ni yalnız bırakmayan, arkadaşı diğer odada sobasız kaldığı için kendisi de soğuklarda titreyen nicelerinin dolaştığı sonsuz memleketin çiçeklendiği yer.

              Cennet çocukları rahat burada. Bulutlarla bile arkadaş; dünyadaki gibi. Gökgürültüsüyle bile dost, denizlerle de. Hele kuşlar, onların kanatları çok rahat. Bulutların kalbinden geçen sevgiler. Rahat burada cennet çocukları. Yeryüzünde ise hasret esiyor yine bulutların arasından. Yetimin ve yoksulun hakkı, ağlayanların hakkı esiyor. Bulutlar dolu dolu. Bulutlar göğün gölgesinde ve yıldızlar arasında. Yıldızlardaki bulutları vuramıyor kimse. Çocukların uçurtmaları uçuyor ta yıldızların yakınlarına. Bulutlar da yücelmiş, yücelmiş. Bu rahmet denizi sevindiriyor iyi insanları. Tüm iyi insanlar yağmur damlalarının serinliğinde el sallıyorlar bu birlikteliğe. Cennet çocukları belki de en çok bulutlara benzer.

                                                                                                           Taha ÇAĞLAROĞLU

 

CENNET ÇOCUĞU

 

 

O beyaz bir kuştu,uzun  uzun kanatlı;
Ardında ışıktan bir iz bıraktı.
Yel gibi dağları aştı bir atlı,
Arkada bir engin deniz bıraktı.
Uzaktan gelirken derin akisler,
Kapadı geçtiğim yolları sisler,
Tutuştu içimde birikmiş hisler,
Gönlümü o kadar temiz bıraktı.
O beyaz bir kuştu,ak kanatlıydı;
Yel gibi dağları aşan atlıydı.
Hayaldi, hayaldenbile tatlıydı
Ne ışık bıraktı, ne iz bıraktı.

           S. ORHON

 

 


“Allah’ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,
senden başka herşeyi olanlara acırım”.
Konfüçyus 

                                                        

                                                   ŞEYHİN OĞLU

Memleketin birinde çok bilinen bir şeyh yaşıyordu. Herkes ona koşup geliyor; sözlerinden, sohbetlerinden istifade ediyorlardı. Bir gün aniden oğlu öldü, tanıyan tanımayan herkes bu olaya çok üzüldü, ağladı. Fakat şeyh bir damla olsun gözyaşı dökmedi. Bunu gören hanımı:
- “Herkes bizim çocuğumuz için ağlayıp üzülürken sen neden üzülmüyorsun, ağlamıyorsun yoksa katı kalpli biri misin? Eğer katı kalpliysen insanlara nasıl acıyıp şefaat edeceksin mahşer günü?” dedi. Şeyh bunu söyleyen hanımına:
- “Ey benim hayat yoldaşım, ağlamadığıma bakıp beni merhametsiz, katı yürekli sanma. Ben kafirlere acıyor, onlara imanın nasip olması için dua ediyorum. Köpeklere bile ‘Yaarabbi bu zavallının huyunu değiştir ki insanlardan taş, sopa yemesin.’ diye dua ettim.” Bu sözleri duyan hanımı:
- “Madem böylesine sevgi ve merhamet dolusun, o halde neden oğlumuz için ağlamıyorsun?” dedi. Şeyh sözlerine şöyle devam etti:
- “İnsan bir şeyi kaybettiği veya ondan ayrıldığı için ağlar, üzülür. Hiç temmuz ayı kış mevsimine benzer mi? İster bütün çocuklarımız ölsün, ister diri kalsınlar onlar gönlümüzden kaybolmuyorlar ki. Onlar cennet bahçelerinde gezip oynarken neden senin gibi ağlayıp üzüleyim? Oğlumuz zamanın devranından çıktı, kaybolmadı ki.