BULUTLAR AĞLAMASA YEŞİLLİKLER NASIL GÜLER

 

 

ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK LAZIM
 
          Değerli anne-babalar, tanıştığım bütün annelerin, ölüm acısının bile önüne geçen, üşür mü? özler mi? acı çeker mi? gibi şefkatten doğan yürek sancılarına çevremizdeki ilahiyatçı değerli insanların, Kuran-ı Kerim'e ve Peygamber Efendimizin hadislerine bağlı kalarak verdikleri cevaplar ile deva bulduk. Bunları sizlerle paylaşmanın bir nebze de olsa sizleri de rahatlatacağı düşüncesiyle bu bölümü hazırladım.

          Dünyada konfor ve rahat içinde yaşayanlar, kıyamette bela ve musibetlere uğrayanlara ne gibi sevaplar verildiğini gördüklerinde dünyada vücutlarının makaslarla parça parça edilmesini temenni edecekler.

          Evet sıkıntılarımız varsa, acılarımız varsa bizi teselli eden Peygamberimizin sözleriyle bize sevabının çokluğu belanın büyüklüğüne göre olduğunu gösterdi. Bizler bu acıları yaşarken, çevremizde yaşayanlardan beklediğimiz hoşgörü ve saygıyı zaman zaman bulamadığımızda lütfen moralimizi bozmayalım. Annelerden bir şu sözleri söylemişti "Dur bakalım onlara ne saklı!" Evet sanıyorlar ki bu acılar yalnızca bize mahsus, hatta öyle ki küçük dünya menfaatleri için size tepkileri varsa hemen bağlantı da kurarlar. "Beni üzdü Allah belanı versin dedim. O da belasını buldu" derler. Yüreği kederli olan ve gönlü kırık olanın tütünü zalimi yakar, kül eder. Hiçbir ateş ah ateşi kadar yakıcı değildir. "Köpekler istiyor diye, atlar ölmez"

          Bir atasözümüz de derki "Gelin girmeyen ev olurda, ölüm girmeyen ev olmaz." Bu acı öyle ya da böyle yaşanacak, dünya kurulduğundan beri bu böyledir. Kader insanların yolunu öyle bir noktada kesiştiriyor ki siz bile hayret ediyorsunuz. İki yıl kadar önce bir anne ile tanıştım. Kısa bir süre önce 5 yaşındaki evladı Konya'da bir inşaatın kireç kuyusuna düşerek vefat etmiş. Daha sonra Ankara'ya taşınmışlar. Bir vesile ile bana ulaştı. Beni şok eden olay ise o yavrucak doğduğu gün ve saatte ben evladımı cennet bahçelerine uçurmuştum ve beş yıl sonra aynı ortak acıda birleştik.
 

 

   ANNEMMM...
Çok uzak diyarlardan
Beyaz bir güvercin gönderiyorum sana
Kanatlarında mutluluk
Yüreğinde hasret ve özlem

 

 

ÇOCUĞUMA OTOPSİ YAPILDI ACI DUYMUŞDUR
 

          Ölen bir insanın acı çekmesi mümkün değildir. Vücut ruh çıkınca acı çekmez, beden ruhumuzun elbisesi gibidir. Elbiseyi çıkartıp makasla kesseniz acı çeker mi? Özellikle çocuklar masum ruhları ile hiç acı çekmezler. Onlar meleklerin nezaretinde cennete uçup gitmiştir.
 

          Kardeşleri hasta olan iki kardeş babalarına, kardeşleri ölürse, onu toprağa gömmekten çok korktuklarını ve üzüldüklerini söyleyince babaları eline bir eldiven giyip çocuklarına dönerek: "Bakın şimdi elim eldivenin içinde ve hareket ediyor. Şimdi elimi çıkartıyorum. Bakın eldiven şimdi hareket etmiyor. Ölünce ruhumuz uçar gider. Vücudumuz önemli değil artık." Diye güzel bir açıklama yapmıştır.

          Mezar hapishane gibi görünür ama aslında canın hapisten kurtuluşudur. Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme benim görüşmem o zamandır. Beni mezara koyduklarında elveda elveda deme mezar cennet kapısının perdesidir.
 

 

Gözyaşlarımı, bir yağmurun, damlalarına, iliştirdim.
 

 

 

YAĞMURLU, KARLI HAVALARDA YAVRUMUN MEZARDA OLMASINA ÇOK ÜZÜLÜYORUM
 

          Bunu düşünmeniz çok doğal, anne kalbidir. Çocuğuna duyduğu şefkat ile acı çeker. O şimdi yağmur ve karın, toprağın altında ne yapıyor? Evimizde üstünü atçımı diye üstünü örteriz. Siz elbisenizi çıkartıp assanız, elbiseniz üşür mü? Böyle fiziksel olaylardan etkilenmezler. Görünüşte mezar dar ve soğuktur; ama çocukların ve cennet adayı insanların kabirleri cennet bahçelerinden birer bahçedir. Ruhları ile kabirlerinin alakası kesilmez. Ruhları orada bulunduğu süre içinde kabirleri cennetten bir köşe olur. Melekler tarafından ısıtılır, aydınlatır. Bir cennet bahçesi haline getirilir. Melekler de orada arkadaşlık ederler.

          Orada hapis değillerdir. Cennet kuşları içinde cenneti gezerler, kabirlerinden cennete açılan koridorlar, pencereler vardır. Onlar için bu konuda kaygıya gerek yoktur.

          Allah bizden daha şefkatlidir. Biz Allah'tan daha şefkatli olamayız. O çocuk üzerinde bir payımız varsa, %99 pay onu yaratana aittir. Biz bir payımız için bu kadar düşünüp şefkat ederken, Cenabı Hak sonsuz şefkati ile ona bizden çok daha iyi davranacaktır. Rahmetinin şefkatinin bağrına basacak, onu yalnız bırakmayacaktır. Çünkü dünya üzerindeki tüm annelerin şefkati toplansa Allah'ın yanında okyanustan bir damla gibidir. Rabbimize güvenelim, O bizden daha şefkatli davranacaktır şüphesiz.

 

 
 
 
Kıştan sonra bir bahar yeşerecek burada batmamak üzere
Kalbim kan ağlarken, yüzüm gülüyor
Bedenim yaşarken, ruhum ölüyor
Zannetme MURAT'IM
Sensizken mutluyum
Bana mutlu diyenler yanlış biliyor. 

 

14 YAŞINDAKİ OĞLUMU KAYBETMEK BENİ YAŞAMDAN KOPARDI
 
          Öncelikle şunu bilmek lazım, ölüm kötü bir olay değildir. Hayatın en güzel olayı ölümdür. Çünkü ölüm bir son, her şeyin bitmesi, yıkılması değildir. Herkes bu dünyada vaktini bitirdikten sonra ahirete gidecektir. 14 yaşında daha günahlara girmeden Allah onu cennetine alıyor. Peygamber Efendimiz çocuğu ölen birini şöyle teselli etmiştir: "Siz ölüp cennetin kapısına geldiğiniz zaman, çocuğunuzun cennet kapısını size açıp, anneciğim hoş geldin, deyip sizi karşılamasından hoşlanmaz mısınız?" demiş. Tekrar Allah sizi kavuşturacak, buluşturacak , size ebedi bir hayat ve mutluluk verecek.

          Aslında ölümü anlamamak, hayatı anlamamak demektir. Ölüm kötü veya çirkin değildir.

Şair ne güzel diyor Ölüm güzel şeydir budur perde arkasından haber, hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber.
    
          Ölüm hiç güzel olmasaydı, Allah en sevdiği kulunu öldürür müydü? Biz ölümsüzlüğe inanmışız, ebedi hayata inanmışız... Geçici ayrılıkların ötesinde ebedi beraberlik idealiyle, özlemiyle yaşarız. Evet ana yüreği acır, ana yüreği şefkatle doludur. Ölüm bir çocuk için ağlanacak bir olay değildir. Ölüm bir köprüdür. Bizde onların gittiği yere gideceğiz. Allah (c.c) bizi tekrar buluşturacak, kavuşturacaktır.
 
 
Yağmurumsun...
Şimdi dışarıda sen yağıyor...
Öyle keskinki damlalar.
Senden korunmayan bir ben varım

 

   

 

          11 Yaşındki çocuğumu 4 yıl süren bir mücadeleden sonra kaybettim. Rahatsızlığı, yaygın ependimomdu.(tümör) büyük bir boşluk içindeyimYaşarken adeta nefesini dinlediğim oğlumun ne durumda olduğunu çok merak ediyorum. Allahım emanetini geri aldı inançla, duayla ayakta çalışıyorum durmaya çalışıyorum.

          Allah sevgili yavrunuzu rahmetiyle ve şefkatiyle koruyor. Gönlünüzdekinden binler kat fazlasını sunsanız evladınızın ilahi huzurdan aldığısevgiye zerre miktar yaklaşamazdınız. Anlıyorum, acı çeken o değil sizsiniz. acınız evladınızın acısından değil, sizin ona hasretinizdendir.Kalbinize evlat acısını veren Allahtır taki Allahın kullarına nasıl acıdığını ve onları cehennemden kurtarmayı ne denli istediğini hissedersinizYakında hep orada buluşacağız. lütfen gönlünüzün şefkatli iniltilerini ilahi sevgiye dönüştürmeye çalışın. Biliyorsunuz ki  evladınız sizdendua, sevap, ve hayır bekliyor, Allaha kavuştuğu halde ağlamanızı değil. Evladığınız bir miktar size aitse, milyonlar miktar hepimizin sahibiolan Allaha aittir. Allah sabrınızı arttırsın.  

 

 

ÇOCUĞUM, ÖLDÜĞÜNÜ BİLİR Mİ?

          Öldüğünü bilmez, onun ruhu bilinçli bir ruh değildir. Onun öldükten sonraki yaşamı güzel bir rüyada gibi neşeli bir şekilde devam eder, hiçbir sıkıntı çekmez, cennet kuşları olarak cennetin tadını çıkartırlar. Çocuğunuz sizi özlerse, ruhu sizi görür. Çocukların ruhları iyi insanların ruhları gibi serbesttir. Ruhlar gezer, yıldızlarda gezer meleklerle birlikte uçar cennete gider. Dünyaya gelir ve sizi görme imkanına sahiptir.

 

 

Hiç şüphesiz ALLAH (c.c), müminlerden karşıiığında onlara cenneti vermek
üzere canlarını-mallarını satın almıştır (Tevbe Suresi.111)

 

18 YAŞINDAKİ OĞLUMU KAYBETTİM. CENNETTE EVLİLİLİK VARMI

          Cenette evlilik ve aile hayatı vardır. Bekar olarak ölen erkekler yine bekar olarak ölen kızlarla evlendirilecektir. Onlarda evli olarak cennette yaşayacaklardır. Kolay değil evlat acısı; fakat ölüm yokluk değil, dünya denilen bu alemden ahiret denilen diğer aleme geçişin adıdır. Rabbim bizi dünyaya kimseye danışmadan getirmiş, yedirmiş, içirmiştir. Vakti geldiğinde de kim bizi dünyaya göndermiş ise, vakti geldiğinde de bize dünyayı terk ettirmede onun görevidir.

          Rabbim diyor ki: "Her canlı ölümü tadacaktır." Kimisinde er olur kimisinde geç olur ama Allah'ın adaletinde değişme olmaz ki. Size, Peygamber Efendimize ne kadar benziyorsunuz diye bir müjde vermek istiyorum. Ölümün müjdesi olur mu? Evet, Peygamber Efendimizin tatmış olduğu acıyı sizde tatmışsınız. Peygamber Efendimizde küçücük yavrularını kaybettiği zaman ağlamış, üzülmüşlerdir. Veren kim ise alan da odur. O verdi, O aldı dünyalık işlerde bu böyledir. Mal sahibi size ödünç bir şey verse, biraz kullansanız, vakti geldiğinde sizden bunu geri alırsa gücenir misiniz, kırılır mısınız? Sanırım, hayır. Bu dünyada insanlar da birer emanettir.

                                

          

 

 

  Uzaklıklar küçük şeyleri yok eder,
             büyükleri ise yüceltir.
             Tıpkı rüzgarın mumu söndürüp,
             Ateşi yükselttiği gibi
 

                                                                                                  

 

 
EŞİMİ KALP KRİZİ SONUCUNDA KAYBETTİM. YANINDA OLSAYDIM,
 
DOKTOR ÇAĞIRIR ONU KURTARIRDIM DİYE KENDİMİ SUÇLUYORUM

          Hiç kimse birlikte bu tür olaylar olduktan sonra şöyle olsaydı, böyle yapsaydım diye bir takım sebepleri düşünüp de kahrolmak hiç doğru değildir. Çünkü ölüm Allah'ın emridir, Allah'ın takdiridir. Herkesin alacağı ve vereceği nefes sayıları bellidir. Bu süreyi uzatmak ya da kısaltmak elimizde değildir.. Kalp krizinden ya da kaza geçirip öldü... Bunların hepsi birer sebeptir. Herkesin eceli belirlenmiştir. Onu ne 1 saat önceye ne de 1 saat sonraya almak mümkündür.

          "Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin tümünü kabuk zanneder."

Ölümün dış yüzü ürkütücü olsa bile, içi güzeldir. Cevizin içini bilmeyen içini de kabuk sanır. Halbuki, kabuğun içini bilen kabuğun içinde güzel bir nimetin olduğunu bilir. Tıpkı ölüm gibi, dış yüzü soğuk, ürkütücü ama iç yüzü iyi insanlar için çok güzeldir.

          Hepimiz misafiriz, elimizdeki dünya malı da emanettir. Misafir elbet bir gün gidecektir ve emanet sahibine verilecektir.

 

 

Doğrudur
 Bu hayattan
 Bu dünyadan
 Ezginliğim
 Bezginlğim
 Doğrudur

14 YAŞINDAKİ OĞLUMU AMELİYAT SONRASI KAYBETTİM,
AMELİYAT ETTİRMESEYDİM DİYE ÇOK PİŞMANIM

 


          Diyelim ki ameliyat ettirmediniz, belki de bu sefer tedavi olmadığı için vefat edecekti. Çünkü ecel birdir, ecel değişmez. O sebep olmasa başka bir sebep olacaktı ki belki de keşke ameliyat ettirseydim neden ihmal ettim derdiniz.

          Çocuğunuz cennete gitti, yaşayan diğer insanlar için kesin değil ama, onun için bir kesinlik söz konusu, şimdi daha güzel bir dünyada yaşıyor. Mümkün olsa da onunla irtibat kursanız, bu dünyaya gelmek istemeyecektir. O gördüğü güzellikleri bırakıp gelmez.    

 

 

 Ele avuca sığmayacak hayallerim,
 bir kuş kanadında artık,
 uçtu ve gitti.

SUDAN GELEN SES
 

          Hasan-i Basri veriyor ki, bir adam Peygamber Efendimize gelerek ağlayıp sızlayıp Dedi ki:
          "Benim küçük bir kızım vardı, şu yakın derede boğuldu. Çok içim yanıyor."
          Peygamber Efendimiz ona acıdı.
          Hasan-i Basri haber Ona dedi ki:
          "Gel oraya gidelim." Ve gittiler
          Peygamber Efendimiz küçük kızın ismi ile seslendi.
          "Tekrar anne ve babanın yanına dönmek ister misin?"
          O ölmüş kız dedi ki
          "Yok ben onlardan daha hayırlısını buldum. Burada çok mutluyum."
          Bunu duyan babası:
          "Şimdi içim rahat, onun iyi olduğunu bilmek bana yeter." Dedi.

 

 

 

 Sen gittikten sonra
 Hiç bir şey aynısı gibi olmadı
 

ÖLEN ÇOCUKLAR ŞEFAATÇİ OLACAK MI?

          Sevgili Burak DOĞAN'ın dedesi Eyüp Beyefendi torunundan bir yıl sonra vefat etmişti ve ölüm anında ellerini uzatarak Burak hoş geldin demiş.

          Yine bir hanımefendi anlatmıştı:
          "Babam ölüm anında önceden ölen dört evladının çevresini sardığını, yanına geldiklerini söylemişti."

          Buluğ çağına ermemiş çocuğu vefat eden kadın için cehennem kendisine bir perde olur. Müslümanlardan bir kimsenin çocuğu ölürse cehennem ateşi bu kimseye sadece yemin yerine gelecek şekilde dokunur. Peygamber efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur; kim sabretmeye çalışırsa Allah'da onu sabrettirir. Hiç bir kimseye sabırdan güzel ve bol bir bağış verilmemiştir.

 

Seni çok özledim
Gece gözlüm benim
Bulutlara binde gel
Sonra yine gidersin

 ÇOCUKLAR KABİRDE SIKILMAZLAR MI?

          Çocukların hayallerinden biri de uçmaktır. Allah onları sevindirmek için rüyalarında uçurur. Onun için onların ruhları da uçar cennete gider. Dünyaya gelir. Hadiste bildirilen yeşil cennet kuşlarının içine girer. Kabir hayatının örneği rüya gibidir. Rüyada biz görüyor, işitiyor, konuşuyor ama bunu vücudumuz ve organlarımız ile yapmıyoruz. Ruhumuz ile yapıyoruz. Kabir hayatı örneği de iyi insanlar ve çocuklar için rüya gibidir. Ne kadar uzun kalırlarsa kalsınlar bir rüya gibi gelecektir onlara. Melekler onlar ile arkadaşlık eder, sıkılmazlar.

 

 

Yüreğim gövdeme sığmıyor
Gövdem odama
Odam evime sığmıyor 
Evim dünyaya  
Dünyam evrene sığmıyor
Patlayacağım 

 

                                                                              KERTENKELE

          Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Jabuan bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görünür.

          Adam, bunu gördüğünde kendini kötü hisseder aynı zamanda meraklanır da. Muhtemelen bu çivi on yıl önce ev yapılırken çakılmıştı. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda yaşamayı başarmıştı. Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşam çok zor olmalıydı. Oturup kertenkeleyi izlemeye başladı ve nereden çıktığını anlamadığı bir başka kertenkele gelir. Ağzında taşıdığı yemekle kertenkeleyi doyurur. Gördüğü manzara adamı sersemletir.


          Bu hikayeyi internette okuduğumda çok etkilenmiştim. Aslında bu bir vefa ve arkadaşlığı anlatmak için yazılmıştı; fakat ben kabir karanlığında sandığımız sevdiklerimizin, yüce Yaradan'ın himayesinde, korumasında olduğunu bir kez daha anladım. Bir kertenkeleyi bile yer altında düşünen Rabbim, özene bezene yarattığı insanı kurda, yılana, karanlığa mahkum etmezdi.

 

 

 Katran gecesi geceler vardır
Seni bağrına basmıştır

 

 
 

ÇOCUĞUMU YAPTIĞIM KAZA SONUCUNDA KAYBETTİM.
BU KAZA OLMASAYDI ÇOCUĞUM YAŞAR MIYDI?

          Sizin kaderiniz buydu, kendinizi suçlu hissetmeyiniz. Bu hiç doğru değil. Kazayı yapmak kaderinizde yazılıydı. Kaderden sana bir musibet taşı isabet ettiği zaman kadere iman ile bunun altında kalmaktan kurtuluruz. Kadere iman etmek insanı üzüntüden, isyandan kurtarır.

          Ne yeryüzünde vuku bulan ne de başınıza gelen bir musibet yoktur ki onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmış olmasın. Ta ki başınıza gelenlerin bir kitapta yazılı olduğuna inanırsanız, kayıp ettiklerinize üzülmezsiniz.

          Sebepsiz bir ölüm olmuyor işte. Bir bilge kişiye sormuşlar:
     - Baban neden öldü?
     - O da çünkü doğmuştu, der.

Evet, her doğan ölümü yaşıyor ve yaşayacaktır. Öyle ya da böyle bir sebep olacak mutlaka.

          Karşıyaka mezarlığında 3 yaşında vefat eden Ahmet'in mezar taşı üzerinde yazılan şu yazı beni çok etkilemişti:

          "Solunum yoluna kaçan bir zeytin ecelin oldu, oğlum."

          Babası kaza yaptığında vefat eden 9 yaşındaki çocuğun annesi şunları anlatmıştı:

          "Yavrum, kazadan bir hafta önce durup dururken, anne ben trafik kazasında ölsem ne yaparsın demişti." Daha sonra çocuğun ölüm raporunu aldıklarında kazaya ait tüm ince, küçük yaralar yazılı olduğu halde, 8-9 yaşlarında sünnetli erkek çocuğu yazılı olduğu gören aile şok olmuş. Çünkü çocukları sünnet olmayı çok istediği halde bir türlü kısmet olmamış.

  

 
 

 

                                                  

 

AĞLAMAK KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?

          Hicretin onuncu yılında, muhterem oğlu Hz. İbrahim henüz on altı aylık bir masum olduğu halde vefat etmiş, kızı Fatıma'dan başka evladı kalmamıştı. Bir gül goncası gibi açılmadan solan o masumun haline acıyarak ağlamış, mübarek gözlerinden yaşlar dökülmüştü. Orada bulunan İbn Avf: " Ya Resulullah, Sen de mi ağlıyordun?" deyince Peygamberimiz:"Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur. Fakat bizden Allah rızasına aykırı bir söz çıkmaz" diyerek ruhundaki yüksek duyguyu göstermiştir.

          Bu rivayet gösteriyor ki ölenler için bağırıp çağırmadan yaka paça yırtıp feryadı figan etmeden, saçını başını yolmadan Peygamber Efendimizin yaptığı gibi vakur bir şekilde ağlamak kalben hüzün duymak caizdir.

          "Siz hiç kafesi açılan bir kuşun ağladığını gördünüz mü?
          Ölüm işte o kafesin açılışıdır."

 

 

 

 

 

 

ÖLEN YAKINLARIMIN RUHLARI BİZİ ZİYARETE GELİR Mİ?
BİZDEN AYRILDIKLARI İÇİN ÜZÜLÜRLER Mİ? BİZİ ÖZLERLERMİ?

    Ölen yakınlarımızın ruhları gelirler ve bizi görürler. Cennetlik ruhlar melekler gibi serbest dolaşırlar, gezerler. Allah'ın takdir ettiği ölçüde bizimle münasebetleri  devam eder. Çünkü konuşan, duyan, yaşayan ruhtur. Beden kafesi kırılınca ruh cennet bahçelerine uçar, biz onları göremeyiz ama onlar için engel yoktur.

        Ölen yakınlarımız cennetlikse özellikle mübarek gecelerde gelip bizden onlar adına yaptığımız hayır ve hasenat hediyelerini almak için gelirler. Onlar hiç sıkıntı çekmezler. Kaybettiğimiz her şey Allah'ın elindedir. Bütün kayıplarımızı bize yeniden verecektir.

          Sevdiklerimiz her an bizimledir. Benim ve diğer annelerin yaşadığı sayısız olaylar var. Benim yavrumun vefatından bir ay sonra idi. Bir sabah kızım Ezgi'yi okula hazırlıyor, bir taraftan da ağlıyordum. Çünkü sabahları ikisini birlikte okula hazırlıyor ve bırakıyordum. İçimden "yavrum seni artık giydiremiyorum" diyordum. O sırada camdan yavrumun boyunda bir ışık, nur benim ve kızımın üzerinden geçip gitti ve o gün anladım ki onlar her an bizimle. Geçen yaz Alanya'da gece araba ile sahilde geziyorduk, bir an aklıma yavrumun ‘anneciğim 18 yaşına geldiğimde ehliyet alıp seni geceleri bu sahile getireceğim' dediği geldi ve kimse görmeden ağladım gece rüyamda kırmızı bir Volswagen araba ile oğlum beni gezdirdi.

          Bu olaylardan birini de 2004 Ramazan ayının on birinci günü saat 14:30 da yaşadım. Salonda iki saat kadar ütü yaptım, gazete okudum. Daha sonra mutfağa beş dakika kadar gidip tekrar solona döndüğümde çok güzel bir kuş dolabın üzerinden bana bakıyordu. Bir anda kuş ile göz göze geldim. Ne yapacağımı bilemedim, gidip balkonun kapısını açtım, uçup gitmesi için. Fakat kuşun hiç acelesi yoktu. Tüm odaları uçarak dolaştı. Daha sonra başımın üzerinde birkaç tur atıp, balkon kapısından uçup gitti. Bu kuş nereden gelmişti, çünkü o sabah evimin yanında devam eden inşaattan toz gelmemesi için camları ve balkon kapılarını kapatmıştım.

          Onlar adına yapılan her güzel işten haberdar olduklarından bir daha emin oldum, o gün yaşadığım mucizeden sonra. Çünkü o olaydan birkaç saat önce öksüz bir çocuk için bayramlık almaya karar vermiştim ve çocuğun yaşını öğrenmiştim. Daha yapmadan Rabbim beni ödüllendirmişti. O kuş gittikten sonra eve çok farklı bir koku dağıldı ve birkaç gün gitmedi.Bana hep yanımda olacağına dair söz vermiştin. Yanımdasın, canımdasın, kalbimde. Sözünde durduğun için teşekkür ederim, canım Murat'ım.

 

 

 
 

20 YAŞINDAKİ OĞLUM ÖLDÜRÜLDÜ. BUNU YAPAN KİŞİYİ,
DÜNYADAKİ CEZANIN DIŞINDA, NASIL BİR CEZA BEKLİYOR

                                                    "Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın."

          Meşru bir sebep olmadan başka bir cana kıymak, dinimize göre büyük bir insanlık suçudur. Bir insanı öldürmek, bütün insanları öldüregibidir. Yüce Allah bu konu ile ilgili şöyle buyurmaktadır:Allah'a şirk koşmaktan sonra gelen en büyük günah adam öldürmektir.

          Adamöldürmek, Allah-u Teala'nın en güzel surette yarattığvekainatta her şeyi emrine amade kıldığı insan hayatına haksız yere son verme eylemidir

                                                                                             

 

 

Saat gece yarısını çoktan geçtiUykuyla buluşamadım bu günde
Yağmur yağıyor kente, doğa yıkanırken hüzün sularında,
ağaçlara sığınmış kuşlar,üşüyor olmalı ıslak kanatlarıyla

  

19 YAŞINDAKİ OĞLUMU BEYİN TÜMÖRÜNDEN KAYBETTİM.
ÇEKTİĞİ ACILARI DÜŞÜNDÜKÇE ÇILDIRIYORUM, AZAP ÇEKİYORMUDUR

                                            "Sen bu koşuyu kaybeder miydin yiğidim, Gölgen ayağına çelme takmasaydı "

          Oğlunuzun sıkıntıları bitti, daha güzel bir hayata geçti. Biz yakınlarımız vefat edince üzülüyoruz; ama öteki dünyaya göçmüş yakınlarımız seviniyorlar. Biz öldü diyoruz onlar doğdu diyorlar, her ölüm aynı zamanda bir doğumdur. Her bitiş aynı zamanda yeni bir başlangıçtır.

          Kudsi bir hadiste, Aziz ve Celal olan Allah; "İzzet ve Celalime yemin ederim ki ben kendisine merhamet etmek istediğim her hangi bir kulu onun işlemiş olduğu hata ve günaha mukabil olan onun vücudunda bir hastalık yahut aile veya çocukları hususunda bir bela veya geçiminde bir sıkıntı hatta onun vücudunda zerre miktarına vardırmak suretiyle tastamam bir karşılık verinceye kadar onu dünyadan çıkartmam. Eğer üzerinde her hangi bir günah kalırsa, kendisini annesinden doğduğu günkü gibi günahsız olarak bana kavuşması için ona ölümünü çetinleştiririm."

          Bir gün çok günahlar içinde olan bir gence geldiler, ölmek üzereydi. Amcası:

          Sen şimdi ne yapacaksın? diyordu.

          Amcasına döndü:

          "Söyle be amca, anama bıraksalar beni nereye koyar? Mahşer günü anama deseler ki, evladını koy bir yere, anam beni nereye koyar?

          "Elbette anan seni cennete koyar" dedi amcası.

          "Ey amcam, ey amcam" dedi "Rabbim anamdan çok daha şefkatli, beni ateşine değil, cennetine koyar." Dedi.

          Ölünce taşları örtmeye başladılar. Üzerine bir taş düştü. Taşı almak için kabre inen amcası durakladı.

          "Niye durakladın?" dediler amcasına.

          "İçerde öyle bir nur var ki, kabir öylesine genişlemiş ki, o nuru seyre daldım." Dedi amcası.

          Bizim şefkatimiz, Rabbimin şefkatinin yanında bir köpük misali. Merhametlilerin merhametlisi bizden daha çok düşünür, bizim yavrularımızı.

          Hz. İbrahim'i elinde cennet şekerleri ve yanında bir çok çocuk ile görenler sormuşlar kim bunlar diye. O da:

          "Bunlar buluğa ermeden ölen cennet çocukları, hesap gününe kadar anne babalarını özlemesinler diye şekerle avutuyorum" demiş.

          Yavrularımız emin ellerde, buna inanalım.


 

 

 

11 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUM HASTA DOĞDU. HİÇ KOŞUP
OYNANAMADAN VEFAT ETTİ, BU NASIL BİR ADALET

 

"Rahat burada Cennet Çocukları

 

          Eğer hayat sadece bu dünya hayatından ibaret olsaydı, her şey doğum ile ölüm arasında kalan bu sınırlı hayatla bitecek olsaydı, bizde böyle düşünürdük, gerçekten bu nasıl adalet olurdu?

          Kimisi devamlı hasta yatağında yatıyor, kimisi fakirlikle boğuşuyor, kimisi de saraylarda yaşıyor, gününü gün ediyor. Fakat Kur'an'ın bize öğrettiği şu gerçeği unutmayalım.. Bu dünya ebedi hayatın bir önsözüdür. Asıl hayat ölümden sonra ki ebedi hayattır, ahirettir, cennettir. Böyle düşününce dünya ahiretin yanında bir damla kalıyor.

          Hatta hiç koşup oynamadı, diyorsunuz. Hasta olmadan yaşayıp, koşup oynayan çocuklar da var. Bazen koşup oynarken arabanın altında kalıyor, hayatının baharında o güller soluyor. Belki öyle olsaydı daha çok sıkıntı çekerdiniz. Çünkü zaten çocuğunuz koşup oynayamıyordu. Allah ona acıdı, bu dünyada koşup oynayamıyordu, oynayabileceği bir dünyaya onu aldığını düşünebilirsiniz. Yaşamını o hasta haliyle sürdürseydi, ömür boyu sıkıntı çekecekti.

          Şimdi cennette koşuyor, oynuyor diğer cennet çocukları ile birlikte melekler onlara eşlik ediyor. Biz annesi babası olsak da onu yaratan Rabbim onu üzmez, ona acı elem vermez.

          Dünya bir misafirhanedir. Hepimiz gelip geçiciyiz. Bizden öncekiler nerede, bütün o zenginler, krallar,, padişahlar, fakirler ve sıkıntı çekenler, ağlayanlar, gülenler hepsi gittiler. Sıra bizde, biz imtihan olmak için gelmişiz, imtihan süresi dolunca bu misafirhaneden bizi de çıkaracaklar. İşte o vefat eden çocuk nereye gittiyse, hepimiz oraya gideceğiz. Bu ölüm olayı sizin çocuğunuza ait bir şey değil. Herkesin uğrayacağı umumi bir cadde.

          Süleyman Peygamberin bir çocuğu vefat ediyor. Süleyman Peygamber çocuğunun vefatına çok üzülüyor, günlerce aklından çıkartamıyor. Bunun üzerine Cenabı Hak bir ölümün hikmetini bildirmek için iki tane meleği insan suretinde Süleyman peygambere gönderiyor.
Süleyman Peygamber aynı zamanda şimdiki devlet başkanı konumundaydı. Melekler:

          "Bizim aramızda bir anlaşmazlık var, sen bunu çöz, birbirimizden davacıyız."der.

          Bir tanesi:
          "Benim ekili bir tarlam vardı. Bu insan benim ekili alanımdan arabasıyla geçti. Tüm ekini ezdi."
          Süleyman Peygamber diğer meleğe diyor ki:
          "Peki sen hiç düşünmedin mi? Yeşil ekinler çiğnenir mi?"
          Diğer melek diyor ki:
          "Orası umumi bir yol. Bu o yolu ekmiş. Yolu ekmemesi gerekiyordu. Başka yol yoktu ben de yoldan geçtim
          Davacı olan meleğe:
          "İnsanlar nereden gelip nereden geçecekler? Hiç yol ekilir mi?"
          Bunun üzerine melek:

          Peki ey peygamber, Ey Süleyman sen niye bu kadar üzülüyorsun çocuğunun ölümüne? Ölüm umumi bir yol çocuğun da sen de bütün insanlar o yoldan geçecekler.
          Süleyman Peygamber kendisine verilen dersi almıştır.

 

 

 

 Uzandım avuçlarıma aldım...
Gözbebeklerime incileri taktım
Seni gözyaşlarıma sakladım
Sana söz CAN söz...
Ağlamayacağım

 

BENİM ÇOCUĞUM ÇOK ÖZELDİ  BU KADAR KÖTÜ İNSAN VARKEN
NEDEN BENİM ÇOCUĞUM  ÖLDÜ,ÇOCUKLAR CENNETTE BÜYÜR MÜ?

                                                     "Bütün dünyada bir tek güzel çocuk vardır ve bütün anneler ona sahiptir."

          Onlar seçilmiş, çok özel çocuklardır. Sanki her biri bu dünya için yaratılmadıklarını her halleri ile belli ederlerler Amerika'dan bir heyet gelip Türkiye'den birkaç çocuğu Beyaz Saray'da ağırlamak için seçtiler. Bunlardan biride sizin çocuğunuz. Diğer aileler keşke bizim çocuğumuz seçilseydi demezler miydi?

          Allah sizin çocuğunuzu seçti. Bazılarına nasip olan bu seçim sonucu cennetine aldı. Artık çocuğunuzu orada ağırlıyor. Bu dünyanın karmaşasına bırakmadı. Sıkıntılar çekmesini istemedi.

          Çocukların Allah makamındaki yeri cennettir.

          Cennette her türlü zevk vardır. Onlar büyümek isterse Allah onları büyütebilir. Cennette herkesin istediği yerine gelecektir. Canların çektiği her şey orada vardır.

 

 

İNSANLAR ÖLÜRKEN RUHU ALINIRKEN,
ÖLDÜKTEN  SONRA OLUP BİTENLERİ RUHU GÖRÜR MÜ?

 

          Ruh görür, işitir hatta konuşur. Bizimle konuşamazlar ama kendi aralarında konuşurlar. İnsanın ruhu çıktıktan sonra, aynen meleklerin yaşantısına benzer ruhsal boyutta varlığını kesintisiz olarak devam ettirirler.

          Dünyadan buna örnek verecek olursak; rüyada biz görüyoruz, işitiyoruz, konuşuyoruz. Normal gündüz uyanık iken yaptığımız her işi rüyamızda da yapabiliriz. Kişi ruhu bedeninden çıktıktan sonra bir rüyaya dalar gibi olur. Tüm olanları görür. Ama öldüğünü bilmez. Rüya gördüğünü sanır. İyi insanlar ve çocuklar için onları çok mutlu edecek bir rüya gibidir. Çocukların öldükten sonraki hayatı, en güzel oyun bahçelerinde, en güzel arkadaşlarla melekler onlara arkadaş olurlar. Çok mutlu hissederler. Onlara tekrar dünyaya dönmek ister misiniz diye sorsanız. Cevapları, dönmek istemiyoruz, olur. Çünkü yaşadıkları hayat, dünyada gördükleri güzelliklerden, emsali bulunmayan çok daha güzeldir.

 

 

14 YAŞINDAKİ OĞLUMU ŞOHBEN ZEHİRLENMESİ SONUCU KAYBETTİM
BERZAH ALEMİNDE ÇOCUĞUMU GÖREBİLECEKMİYİM?

          Ayrılıklar geçicidir, Allah kavuşmanın zevkini tadalım diye ayrılığın acısını da tattırıyor. Acının sonu zevktir, elemin sonu lezzettir ve elem ne kadar çok olursa lezzeti de o kadar çok olacaktır. Ebedi beraberlik yurdunu düşünerek sabretmeye çalışan Allah'ın takdirine rıza göstermemiz lazım. Allah ecelini takdir ettiği zaman sevdiklerimizi yataklarında bile alır, Allah sebepler halk etmiştir ve zamanı geldiğinde bu sebepler sonucunda vefat etmiştir.

          Sizin çocuğunuz cennette bir çocuk, siz güzel bir padişaha teslim ettiniz, bu zindan hayatından sıkıntılardan sizin bakamayacağınız kadar güzel bir şekilde bakılıyor ve yanında huzur duyacağı bir güzele teslim ettiniz. Her şeyde bir hayır olduğunu unutmayın Allah'ın takdirinde bir hayır vardır. Müjdelere tutunmak çok önemli. Çocuğunuzu hem berzah aleminde, hem de cennette göreceksiniz. Fakat onlar için sizin ölmenize gerek yok, onlar sizi görürler.

 

 

BEŞ DOĞUM YAPTIM HİÇBİR ÇOCUĞUM YAŞAMADI,
BEBEKLERİMİN KABİRDE YAPAYALNIZ OLMASI BENİ MUTSUZ EDİYOR. 

          Kadının biri her yıl doğum yapıyordu, fakat çocuk yaşını doldurmadan üç aylık, dört aylık, dokuz aylıkken ölüp giderdi.

          Böyle, böyle derken kadın tam dokuz çocuğunu kaybetmişti. Bir gece çok ağlayıp dua etti, o gece rüyasında cenneti ve oradaki sayısız nimetleri, köşkleri gördü. Köşklerden birinin üzerinde kendi adı yazılıydı, oradan içeriye girince bütün çocuklarının orada meleklerin refakatinde çok mutlu olduklarını görünce, Allah'a şükretti.

          Dünyada rahat yoktur, dünyayı esas maksat yaparsak ve her yönüyle burada rahat içinde yaşayalım diye düşünürsek o zaman hayatı anlamamışız demektir.

          Başımıza gelen her hadise, hastalıklar, musibetler, felaketler, bu hayat imtihanın bir parçasıdır. Rabbimiz bizi deniyor bizim sabrımızı ölçüyor. Asıl hayat ölümden sonra başlayacaktır, ölüm her şeyin sonu değil, her şeyin başlangıcıdır, daha güzel bir dünyaya göçmektir. Her insan Allah'ın takdir ettiği kadar yaşar bu dünyada ömrü uzamaz veya kısalmaz, hastalıklar veya musibetler hayatı ne uzatır ne de kısaltır.

          Kimse ecelinden önce ölmez takdir edilen süre dolunca insan bu dünyadan göçer. Hepimiz göçeceğiz ahiret hepimizin gideceği yerdir, ölüm bitiş değildir, hayatın daha başka şartlar altında devam etmesidir.

          Kaybettiğimiz sevdiklerimiz bizlerden uzak olsa da gittikleri yerde mutludur, vereni bildikten sonra alanı da biliriz, sürekli şöyle olmasaydı, böyle olmasaydı gibi sözler bizlere karamsarlık dışında bir şey vermez.

          Hasta olmasaydı, kaza olmasaydı gibi sözler yerine takdire boyun eğip sabır göstermek zorundayız.
Takdir edilen süre dolunca mutlaka bir sebep olacaktır.

          Şu an önümde gazeteden kestiğim birkaç çocuk ölümü haberlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

          "Aynı gün bir oğlu oldu, diğeri öldü". Kahramanmaraş'lı bir ailenin beş yaşındaki oğulları evin önünde bir arabanın çarpması sonucu vefat etmiş, aynı gün eşi doğum yapmış.

          Erzurum da ise altı yaşındaki bir kız çocuğu başına düşen bir buz sarkığı sonucu, yine altı yaşındaki bir kız çocuğu elindeki meyve bıçağının üstüne düşmüş iki kaşının arasından giren bıçak beynini parçalamış.

          Sarıyer katliamında öldürülen üç yaşındaki Eren, misafir olarak gitmiş o gün o eve ve vefatından bir hafta önce "baba beni vururlarsa ağlar mısın", annesine "ben ölürsem üzülür müsün" diyen Eren üç gün sonraki doğum gününü heyecanla bekliyormuş.

 

 

 

 

 

10 YAŞINDAKİ YAVRUMU LÖSEMİDEN KAYBETTİM ÇEKTİĞİ ACILARI UNUTAMIYORUM

          Hastalığı sırasında çok ızdırap çeken masum çocuklar, ölürken rahmetin eseri hiç acı duymazlar. Çocuğunuz trafik kazasında parça parça olsa, iç organları dışa çıksa dahi acı çekmez. Acı çekseler bile hissetmezler. O acı çekmese de size öyle gösterilir, belki de acaba Allah'ın rahmetinden şüphe mi ediyor diye deneniyorsunuzdur. Anne baba şefkatiniz bu imtihan karşısında şiddetle sarsılır; canı yanıyor diye isyan mı edeceksiniz? yeter mi diyeceksiniz? diye. O acıyı asla hissetmez.

          Buluğa ermemiş çocuklar, müminler, şehitler ve akli dengesi bozuk olanlara Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Mübin de şöyle buyurur;

          "O anlar ki, bu, artık ayrılık vaktidir". Ölmek üzere olan insan ailesinden ayrılacağını sezinler; ama asla üzülmez.

          Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Mümin ölmek üzereyken Allah'ın hoşnutluğu ve nihayetsiz merhameti ile müjdelenir. O anda kendisi için ölümden daha sevimli hiçbir şey görmez. Bir an önce Allah'a kavuşmayı diler, Allah da ona kavuşmayı diler". Hadiste belirtildiği gibi ölüm dünyadan, ailesinden daha sevimli hale geliyor. Çocuklar bayram sevincinden daha büyük bir sevinçle Allah'a koşarlar.

          "Can boğaza dayandığında ve siz de bakıp dururken, biz ona sizden daha yakınız; fakat siz görmezsiniz"

          Buluğ çağına ermemiş çocuğu vefat eden kadın için cehennem kendisine bir perde olur. Müslümanlardan bir kimsenin çocuğu ölürse cehennem ateşi bu kimseye sadece yemin yerine gelecek şekilde dokunur.

          Peygamber efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur; kim sabretmeye çalışırsa Allah'ta onu sabrettirir. Hiç bir kimseye sabırdan güzel ve bol bir bağış verilmemiştir.

  

              
                  

 

Hayat nedir anne, nedirki anne
Bir oyun, bir masal değilmi anne?
Bak kırıldı oyuncaklarım
Ömrüm gitti
Sevdam bitti
İnan, hiç büyümedimki anne.

 

 

      

                                                                

 

5 YAŞINDAKİ OĞLUMU KAYBETTİM, BU BENİM GÜNAHLARIM İÇİN BANA BİR CEZA MI? BİR DE GÖZLERİ AÇIK KALDI ACABA BİZDEN AYRILDIĞI İÇİN Mİ?

          Vefatın Allah'ın takdirinden başka gerçek nedeni olmaz. Sair nedenler neden değil; bahanelerdir.

          Şair ne güzel söylemiş: "Ölüm gelmiş cihana, baş ağrısı bahane".

          Sabretmeliyiz. Allah size ve cümle çocuğu ölenlere sabr-ı cemil ihsan eylesin.   Amin.

          Çocuklarının vefatlarında azap değil, şefkat hakim; gazap değil, merhamet hakim; korku değil, ümit söz konusu; insafsız bir emir değil, acıyan bir elin izleri görünmektedir. Çünkü onlar düpedüz Allah'ın rahmetine ve Cennetine uçmaktadırlar. Öyle ki, kendileri Allah'ın rahmet dairesine girmekle beraber, anne ve babalarının da kurtulmalarına şefaatçi olabileceklerini Allah'ın Peygamberi (SAV) bildirmektedir.

          Peygamber Efendimiz (asm) buyururlar ki:

          "Düşük çocuklarınıza isim veriniz. Çünkü onlar ahirette sizin için yüksek dereceler hazırlamak üzere öncülerinizdir".

          "Ümmetimden bir adam gördüm ki, terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terazisini ağırlaştırdı".

          "Ergenlik çağına gelmeden önce ölen çocuklar, Cennette çok canlı ve hareketli balıklar gibidirler. Birisi babasını karşılar, elbisesinden tutar, Allah ebeveynini de kendisiyle birlikte Cennete koyuncaya kadar bırakmaz".

          Gözlerin açık gitmesine gelince: Ölen bazı kişilerin gözlerinin açık bulunması halk arasında, "Dünyaya doymadı!" gibi, bir takım ilgisiz ve ya bunca delilden sonra ölen bir mü'minin de, ölen bir çocuğun da dünyada gözünün kalmayacağı, gittiği alemin, bu alemden daha üstün ve daha ileri bir hayat olduğu, Allah'ın rahmetini ve rızasını kazanmanın "emel" olarak insana yeterli olacağı anlaşılmış olmalıdır.

          Dolayısıyla, ölümü esnasında gözleri açık giden birisinin dünyada gözü kaldığı şeklinde yapılan yorumların aslı astarı bulunmamaktadır. Çünkü ölüm ötesinin rahmetli dünyasını ve güzel hayatını gören mü'minler için dünyanın hiçbir cazibesi ve çekiciliği kalmamaktadır.

          Bilhassa çocuklar masumdurlar. Ölüm meleği, müşfik bir anne gibi, o kadar tatlı ve cana yakın gelmiştir ki, çocuğun ruhunu alıp giderken, çocuğun bu şefkate ve merhamete hayran kalan ve mutlu olan gözleri hayretinden açık kalmıştır. Can çıkınca da gözün artık geriye kapanma imkanı kalmamıştır.

          Allah, ehl-i imanın buluğ çağından önce ölen masum çocuklarını, ebeveyni hakkında şefaatçi kılsın. Amin.

 

                                                                                              
 
                                                                                 
 

 

                                             "Ölüm bitiş değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır"